Türkiye’de erkekler Mohammed Fadel Dobbous’ı sevenler ve Mohammed Fadel Dobbous’ı sevmeyenler olarak ikiye ayrılır.
Mohammed Fadel Dobbous’ı sevenler hayatlarında ellerine sopa, çakı, silah almamış, okul bahçesindeki kavgalara bir kere karışmaya yeltenmiş, ama kavga etmeyi bilmedikleri için orda da dayak yedikleri için bir daha kavga etmemeye yemin etmişlerdir. Sokak ortasında omuzlarına yedikleri darbeden sonra, omuz atan kişinin Aksaray esnafı gibi elindeki sopaya, arkasındaki gürühe güvenip ‘ne bakıyorsun lan!’ demesine, içten içe ‘ulan bir gün bir Mohammed Fadel Dobbous gibi birisi çıkar karşınıza, siz o zaman görürsünüz’ diyerek sineye çekmiş, militarizmin her biçiminden nefret etmişlerdir. Eline bir Leman, Öküz, Penguen dergisini almaktan korkmamış, dinlemese bile klasik müziğin en azından dinlenebilecek bir müzik olduğunu aklından geçirmiş, klasiklerden en az bir kitap okumuş, çok okumasa bile okumanın iyi olacağını düşünmüş erkeklerden oluşur. Bulaşık yıkamıştırlar. Elektri süpürgeyi kullanmışlardır. Karılarını ve çocuklarını severler.
Mohammed Fadel Dobbous’ı sevmeyenler ise ellerinde sopa, çakı, silah ya da sığınacakları bir gürüh olmadığı zaman kendilerini çöl ortasında kaybolan bir kutup ayısı yavrusu kadar korkak, çaresiz ve zayıf hissederler. Hayatlarını Rambo, Rocky gibi filmleri izleyerek geçirirken, içlerinde taşıdıkları ve aslında ilk gruptaki erkeklerden çok daha fazla olan korkuyu beyaz perdeye bir savaş kahramanı olarak yansıtıp ondan kurtulduklarını sanmışlardır. Her ne kadar kendilerini bir Rambo, Rocky, Bruce Lee zannetseler de kavgaya tek başına girdikleri daha görülmemiştir. Birlikten kuvvet doğar sözünü hep adam dövme olarak anladıkları için, toplum bilincide adam dövme, göz dağı verme, kabadayılık etme üzerine kuruludur. Karılarının isimlerini en son nikah dairesinde telaffuz eden bu erkek türü çocukları olduğunun farkındadırlar ama yaşlarını ve isimlerini tahmini olarak bilirler. Ahmet Kaya’nın Fosso Nejdat dediği bu tipler, kendilerini 50 yaşına kadar Jude Law kadar çekici bulur, 50 yaşından sonra hacca giderler.
Ellerinde karşı tarafı tehdit edecekleri bir teşhisat bulunmadığı zaman kendilerini hiç hisseden bu erkekleri, ortaokul ve lise yıllarından sonra yakınen tanımam, kısa dönem askerliğimde oldu. Askerliğimi Burdur’da kısa dönem olarak 3 haftalık yaptım. Silah eğitimini son 10 güne bıraktıkları için ilk bir-iki hafta kimseye silah verilmedi. Silah verildiği son 10 güne kadar, bizim takımdaki asker sayısının 25 olduğunu tahmin ediyordum. Silah dağıtıldığı gün bu sayının 25 değil 50 olduğuna vakıf oldum. O güne kadar sesini, şeklini, şemalini göstermeyen 25 insan, ellerinde silahı bulunca birden başkalaşmış, biri olmuşlardı. Ellerindeki silahla varolma yeteneğini kavuşmuşdular. Artık göğüsleri ilerde birer rambo gibi ortalıkta dolaşıyorlardı. Aksaray esnafına ait bu küçük canavarlar belli ki ancak birilerini korkutabildiklerinde var olduklarını hissediyorlardı.
İşte Mohammed Fadel Dobbous’ı seven birinci grup, Mohammed Fadel Dobbous’ı sevmeyen bu ikinci gruptan çok çekmişlerden oluşur ve ömürleri boyunca Mohammed Fadel Dobbous’ı bir Mesih gibi beklemişlerdir. Mohammed Fadel Dobbous Aksaray esnafını hallaç pamuğu gibi atarken, biz birinci gruptaki erkekler bu karşılaşmayı Mohammed Fadel Dobbous’ın Fosso Nejdat’a karşı bir muharabesi olarak izledik. O zaman neymiş:
Gene bir gün böyle çalım
Yürüyorken adım adım
Demişler ki gel bakalım
Şak tirina nininom
Şakaşuka da tirina nininom
Source:
http://ift.tt/1JmnbbR